Ayakkabıcı Hamdi (Aydın) Abi
Hamdi Aydın… Hamdi Abi… Ayakkabıcı Hamdi… Samsunlu Ülkücü ve Samsunlu Ülkücülerin ağabeyi… Her Ülkücü bilir Hamdi Abiyi… Bilmeyenlere ‘Ayakkabıcı Hamdi’ deyin… Onlar bilir.
Trabzon’da 1944 yılında doğan Hamdi Abi bugün 77 yaşında…
Emekli ve Derebahçe Mahallesinde yaşayan Hamdi Abi, 6 Kız – 2 Erkek çocuk sahibi.
Hamdi Abi Ülkücü-Türk Milliyetçisi… Bütün Ailesi Ülkücü-Türk Milliyetçisidir…
Şaban Kılıç Ağabeyimizin ifadesiyle Hamdi Abi de Ceza Evi DİPLOMALI… 12 Eylül Darbesinden nasiplenenlerden (!) Hamdi Abi.
Hamdi Ağabey, 12 Eylül ihtilali öncesi ve sonrası Ülkücü harekete önemli katkılar sağlamıştır. 12 Eylül 1980 Kenan Evren darbesi ardından partileşme safhası ve sürecinde de gösterdiği gayret herkes tarafından bilinmektedir. Cezaevlerinde yatan ülkücülerin ailelerini bir an bile yalnız bırakmayan ve onların dertleriyle dertlenen Ayakkabıcı Hamdi, hep bir ağabey, hep bir baba tavırlı, hep bir koca yürekli adam gibi adam olmuştur.
BİR YİĞİDİN ŞANI HAKKINDADIR
AĞABEYİM (AYAKKABICI HAMDİ)
Hey yiğitler toplanın, bir destan diyeceğim;
Büyüğünüz kim imiş, sayıp da dökeceğim.
Bir babanın evladı, annesinin yavrusu;
Onu anlatabilmek kolay değil doğrusu.
Öğrenin, gurur duyun, bilin şanlı yiğidi;
Çifte olan yüreği bir aslanda yok idi.
Ele avuca sığmaz, köyde acar bir çocuk;
Tınlamıyor ne sıcak ne de biliyor soğuk.
Kimseye benzemiyor yaşıtları içinde,
Her bir şeyi kavrıyor farklı farklı biçimde.
Farklı biri mi yoksa, Allah’ın nimeti mi?
Kimse anlamıyordu onun her niyetini.
Annesi, babasının ilk can parçası oydu,
Babaannesi onun adını Hamdi koydu.
Henüz bir çocuk iken biliyordu edebi,
Aklı yaşından fazla, aynı zamanda harbi…
Kardeşlerin büyüğü, bir ağabeydi tabi,
Çıkıverdi gurbete tam da bir adam gibi.
Ayrıldı Trabzon’dan Samsun’a düştü yolu;
Çok da fazla bilmezdi ne sağı ne de solu.
Daha yaşı çok küçük, geriye baka baka
Deniz yoluyla gitti ya gemiyle ya taka…
Bir yürek vermiş Allah, tam bir adam yüreği…
Onuru gururuydu benliğinin direği.
Bulur da gelir yolu dağ başına atsanız,
Satmaz sizi inanın sizler onu satsanız.
Gelince on yaşına çağırdılar askere,
İl Nüfus Müdürlüğü hata yapmış bir kere.
Anne babası dedi buna bir çare gerek,
Zaman da azalıyor biz beklerken giderek.
Bir dilekçe yazıp da dediler öldü Hamdi,
Kabul oldu dilekçe, Necdet’ti yeni adı.
Necdet gelmişti ama Hamdi unutulmadı,
Eski alışkanlıkla Hamdi kalmıştı adı.
Beyhudar’ın bey oğlu, Seher’in can paresi;
İnsana güven verir, duruşuyla çehresi.
Günleri fırtınalı, destan gibi bir hayat;
Tarifsiz bir cesaret, dupduru yürek heyhat…
Baş üstünde tutardı mertçe hayat sürmeyi,
Büyüğünü saymayı, dostlarını sevmeyi.
Öyle bir iz bıraktı, kimsenin bilmediği,
Onun için kanundu doğru diye bildiği.
Yalan mı, nedir o ki? Bildiği doğruluktu;
Doğru olmak kafiydi, hanlıktı, sultanlıktı.
Hatası oldu ise saklamayı bilmedi,
Sevabı günahıyla işte ben buyum dedi.
Hamdi hamdeden demek, adı kaderi oldu;
Bir yol çizdi kendine, mudarasız bir yoldu.
Minneti olmadı hiç insan, para ve mala;
Ne makama diz çöktü ne zengin ne krala.
Bilip önem verdiği bıçkın delikanlılık;
Allah’ın vergisi bir şaşılası cömertlik…
Ağabey değil sanki, kardeşlerin babası;
Sekiz evlat sahibi, babaların babası…
Beş kardeşin yanında, evlatların kaygısı;
Görev bildi kendine, saydı kendi yazgısı.
Sekiz evlat sahibi; altı kız, iki oğul;
Serpilip büyüdüler peş peşe usul usul.
İki gözünün nuru Murat ile Fatih’i,
Böyle evlatlar görmek sülalenin talihi…
Sever kardeşlerini hem de birinci sınıf…
Büyüğü Ramiz Hoca, daha küçüğü Akif…
Hepsinin en küçüğü anne kuzusu Ali,
Ondaki yeri farklı, bunu bilir ahali.
Çok sevdi vatanını, vatanın bir delisi…
Önce vatandır diyor inandığı ülküsü.
Nice bedel ödedi, ülküsünün yolunda,
İçi yandı hep içi ülke, ülkü uğrunda.
Âlem tanıdı böyle anlı şanlı yiğidi,
Ondaki bu yiğitlik kimselerde yok idi.
Karılmıştı kanına atalardan soylu kan,
İmrenir ona herkes, içinde mertlik olan.
İçinde her ne varsa dilinden akan odur,
Muhtaç olan ey namert, gel de içini doldur.
Şeref bulursun şeref o kanı anlar isen,
Tamam, olur, isterim, neden olmasın desen.
Âdi namertler sizi, adam görsün gözünüz;
Bilir, konuşmazsınız; kızarmaz pis yüzünüz.
Ağır geldi sizlere onurlu kişiliği,
Bu onuru tanıyıp bırakın dişiliği.
Sizin olsun mal, para; onun adı karakter,
Bu sözü anlayacak mertlik sizde ne gezer.
Beş kardeşinin beşi onu hep sevdi candan,
Sevgi, hürmetleriyle razı oldular ondan.
Dinlediniz yiğitler, büyüğünüz böyledir;
Yiğittir, yiğit yaşar; şairleri söyletir.
Şanlı yiğidin vasfı anlatmakla biter mi?
Onu anlatmak için bu sayfalar yeter mi?
Bize hep önder oldu, zorda iken yardımcı…
Beyimiz, büyüğümüz, yiğit ayakkabıcı…
Ben bu kadar söyledim, sen daha fazla anla;
Bin yaşayasın yiğit onurun, gururunla.
RAMİZ AYDIN
Temmuz 2022 Ankara