Halistin KUKUL

YÛNUS EMRE’DE SOSYAL BİR MES’ELE OLARAK ‘YALAN’

5
(1)

Yûnus Emre’nin bizzat tâkîp ettikleri ve tâkîpçileri gibi, Türk şâir ve ediblerimizin ekserisinde, üstün bir bediî mertebeye şâhid olunurken, onlarda, aynı zamanda, sosyal mes’elelerin her türlüsüne de, zarîf bir şekilde temas ve aynı hassasiyetle çâre arandığını ve çözüm bulunduğunu da müşahede etmekteyiz.

Onlar, yazdıkları binlerce mısrâlık eserlerinde, dâima insanlığın selâmeti ve huzuru için ne gerekiyorsa onları dile getirmişlerdir.

Şüphesiz ki; bu “sosyal mes’eleler”in başında, insanlar arası münâsebetlerde en çok söz konusu olanın, ihtilâfa düşürenin ve aynı zamanda kötülüklerin en büyüğünün “yalan” olduğu, umûmî kabûl görmektedir.

İlgili Haberler

Bu hususta, Peygamber Efendimiz sallahü aleyhi ve sellemin: “Yalan ile îman bir arada bulunmaz” ve “Îmân sahibi, her kabâhati yapabilir. Fakat hiyânet yapamaz ve yalan söyleyemez” hadîsleri, muhakkak ki, ışık tutucu ve yol gösterici olmaktadır.

Bu hususta, Hazret-i Mevlâna’nın Mesnevî’sinden birkaç örnek de nakledelim:

“Bir adam söz bilir birisinden, a güzel sözlü, gerçekle yalan nedir diye sordu. O er, kulağı tuttu da bu dedi, yalandır; gözse gerçektir, gözle inanç elde edilir. Duymak, görmeye karşı asılsızdır; a emin kişi, sözlerin çoğu da duyuşa dayanır. ” (1)

“Bil ki, bu dünyada bir eminlik bucağı vardır; yalnız iki yüzlünün sözünü az işit; zâtî söz değildir ki onun sözü.” (2)

“Gerçek söz, aydındır; gönül yatışır o sözle…Yalan sözle gönül yatışmaz. Yalan, saman çöpüne benzer, gönülse ağıza; saman çöpü, hiçbir vakit ağızda gizli kalamaz.”(3)

Yûnus Emre; “ile” redifli şiirinde, “yalan”dan ürperti duyar, tiksinir ve doğruluğa dâvet eder:

“Gitdi bu kış zulmeti geldi bahâr yaz ile

Yeni nebâtlar bitdi mevc urdı hep nâz ile

(…) Dervişlik didükleri dilde haber değüldür

Hak ile hak olana anda menzil düzile

Ben dervişin diyenler yalan da’vi kılanlar

Yarın Hak didârını görmeyiser göz ile

(…) Eğriler eğri ile toğrular toğru ile

Yalan yalanı sever gammâzlar gammâz ile”

(mevc urmak= dalgalanmak; gammâz= münâfık) (4)

Muhakkaktır ki; yarın Hakk dîvânında, “eğriler eğri ile doğrular doğru ile” bulacaktır ve yine muhakkaktır ki, “yalan”ı huy edinenler ve “gammâzlar” da, “eğriler ile”, kendi mekânlarında bir arada olacaklardır.

Çünkü; “Dünyâ âhiretin tarlasıdır” ve herkes, ektiğini biçecektir.

“Tasavvufu güzel ahlâktan ibaret bilen Yûnus Emre eserinde baştan sona ilâhî aşkı ve ahlâkı öğütlemektedir. Ona göre müslüman ahlâkı tamamlayan Muhammedî hulk ile vasıflanan kişidir:

Hulkun olmayınca Muhammed gibi

Hak dîdârın sana göstermeye

Din ve imânın temeli doğruluk ve gerçekliktir. Bunlar olmadan din tamam olmaz:

Din ü imân bünyâdı doğrulukla gerçeklik

Ol tamâm olmayıcak neyile din çatarsın

İnsana vacip olan “hoş hulk ile amel”dir. Hakk’a iyilik yaraşır. İnsan iyiliklerle yüceliklere ulaşır. Eğriler Hakk’a yaramaz. Eğriler eğrilerle doğrular da doğrularla değerlendirilir:

Eğriler eğri ile doğrular doğru ile

Yalan yalanı sever gammâzlar gammâz ile

Doğru yola giden, mürşid eteğini tutan kişi bir de hayır ehli olursa birine karşı bin sevap alır. Doğrularda benlik yoktur. Böyle bir kişi iki cihâna yarayışlı olur. Dostluk edebi yokluk bâbı (kapısı) denilen dünyadan geçmekle gerçekleşir. Dosta kavuşmak isteyen kişinin çâresi “doğruluk”tur:

“İnce sırât köprüsü genez imiş bu yolda

Dosta giden kişinin doğruluktur çâresi” (5)

Yûnus Emre, bir başka şiirinde, “yalancılık”ın çok kötü bir huy olduğunu beyanla, burada/bu dünyada “yalan söyleyenin”, orada yâni âhiret âlemindeki ” yeri zindandadır” der ve yaşayanları uyarır:

“Bilür misiz iy yârenler girçek erenler kandadur

Kanda baksam anda hâzır kanda istesem andadur

Işksuzlara benüm sözüm benzer kaya yankusına

Bir zerre ışkı olmayan bellü bilün yabandadur

Yalancılık eylemegil ışka yalan söylemegil

Bunda yalan söyleyenün anda yiri zindandadur” (6)

Yûnus Emre, sûrete aldanmak değil, güzel sîret ile olmanın değerini , insanın, maddîyata aldanmaması gerektiğini işâret ettiği bir şirinde de şöyle der:

“Ger uluya irdünise sûret nakşı nendür senün

Ma’niye yol buldunısa işbu dünyâ nendür senün

(…) Büt-hâne vü şarab-hâne mescid oldı gerçek cana

Bir pulun varmaz ziyana yalancılık nendür senün

Çünki ahrete kavisin ko bu yalancı da’visin

Mal ü hazine sevisi âşıkısan nendür senin” (7)

Bir diğer şiirinde ise, “Hakk’ı bilen” kişinin “yalan”a tevessül etmemesi gerektiğini; doğruluk ile, yalan’ın bir arada bulunamayacağını ifade eder:

“Tehî görme kimseyi hiç kimsene boş değül

Eksükliğile nazar erenlere hoş değül

Gönlüni derviş eyle dostıla biliş eyle

Işk eri şol ma’nide derviş içi boş değül

(…) İy Yûnus Hakk’ı bilen söylemez hergiz yalan

İkilik ile gelen toğrı yol bulmış değül” (8)

(Tehî=boş)

“Azâzîl da’vi kıldı da’visi yalan oldu

Yalan da’vi kılanun pes cezâsı azabdurur” (9)

“Bu dünyâya gönül viren son-ucı pişmân olısar

Dünyâ benüm didükleri hep ana düşman olısar

İy dostını düşman dutan gaybet yalan söz söyleme

Bunda gammâzlık eyleyen anda yiri tar olısar” (10)

(azâzîl= şeytanın adı

Allahü teâlâ, Kur’ân-ı Kerîmde, En’âm sûresinin 39. âytinde şöyle buyurur: “Âyetlerimize yalan diyenler, bir takım sağırlardır ve dilsizlerdir, karanlıklar içindedirler.” (11)

Elbette ki, yalanın büyüğünün büyüğü de vardır ki, o da budur. “Yalanı” rehber edinenin de, “cezâsı” elbette ki, “azabdur” ; öyleyse, “gaybet yalan söz söyle”memelidir. Yalan; en büyük düşman olarak bilinmelidir.

Bu hususta, Yûnus Emre’nin, Hakk’ı tanımazlığın, şükürsüzlüğün ve nefsin esîri olmanın insanı ne fecî akıbetlere sürükleyeceğini ifade eden bir şiirini daha nakledelim :

“Hak cihâna tolıdur kimseler Hakk’ı bilmez

Anı sen senden iste o senden ayru olmaz

Dünyâya inanursın rızka benümdür dirsin

Niçün yalan söylersin çün sen didüğün olmaz” (12)

Toplumların uzlaşma ve dayanışma içersinde bulunmaları, huzurla yaşamaları için, onu meydana getiren kişilerin, mutlak sûrette “ahlâklı” olmaları ve dâima doğruluk üzre bulunmaları gerekir.

Muhakkak ki; yalan, kibir, haset, rüşvet ve menfaatçilik gibi kötü hasletler, insanlar arasındaki iyi münâsebetleri bozar ve tahrip eder.

Bu sebeple; Yûnus Emre, toplumun diri, uyanık, birbirine güvenir fertlerden meydana gelmesini arzu ederek tavsiyelerde ve nasihatlerde bulunur.

KAYNAKLAR

1.Mevlâna Celâleddîn-i Rûmî, Mesnevî ve Şerhi, C. 3, Şerh Eden: Abdülbâki Gölpınarlı, Kültür Bakanlığı Yayını, Ankara 2000, Sf. 584

2.a.,g.,e., Sf. 586

3.a.,g.,e., Sf. 395

4.Prof. Dr. Faruk Kadri Timurtaş, Yûnus Emre Dîvanı, Babıali Kültür Yayıncılığı, İstanbul 2006, Sf.203-204

5.Yûnus’un Gül Bahçesinde-1, Dr. Mustafa Tatcı, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Yayını, Ankara, 2013, Sf. 475-476

6. Timurtaş, Sf. 61-62

7. Timurtaş, Sf. 89

8. Timurtaş, Sf. 106-107

9.Timurtaş, Sf. 45

10. Timurtaş, Sf. 55

11. Kur’ân-ı Kerîm ve Meâli, Elmalılı M. Hamdi Yazır, Sâdeleştirenler: Prof. Dr. Lütfullah Cebeci-Prof. Dr. Sadık Kılıç, Ayfa Yayınları, İstanbul 2017, Sf. 131

12. Timurtaş, Sf. 70

EDEBİCE DERGİSİ, SAYI:31, YAZ/2022, Sf.60-62

Bu gönderi ne kadar faydalı oldu?

Değerlendirmek için bir yıldıza tıklayın!

5

Bu gönderiyi ilk değerlendiren siz olun.

Daha Fazla Göster

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu